SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

MENASİK BAHSİ

<< 1853 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ مَيْمُونِ بْنِ جَابَانَ عَنْ أَبِي رَافِعٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْجَرَادُ مِنْ صَيْدِ الْبَحْرِ

 

Ebû Hureyre'den rivayet edildiğine göre, Nebi (S.A.V.):

 

"Çekirge deniz avı (türün)dendir." buyurmuştur.

 

 

İzah:

Beyhakî, es-Siinenıı'l-kübrâ, V, 207.

 

Çekirge'nin avı deniz hayvanlarının avı türünden kabul edilmiştir. Bu  bakımdan  hükümleri arasında fark görmemiş olan alimler vardır. Nitekim Resûl-i Ekrem (S.A.V.) "Gerçekten çe­kirge denizdeki balığın denizde saçtığı bir yaratıktır"[İbn Mâce, sayd] buyurmuştur. Atâ b. Yesâr'dan rivayet olunduğuna göre, Kâbü'l-Ahbâr bir kafile ile birlikte Medine'ye müteveccihen yola çıkmışır. Yolda bir av etine rastladılar. Ka'b yanındakilere bu avın yenilebileceğine dâir fetva verdi. Medine'ye vardık­ları zaman bunu Hz. Ömer'e haber verdiler. O da;

 

Size bu fetvayı kim verdi? diye sordu. Onlar "Ka'b" diye cevap ver­diler. Bunun üzerine Hz. Ömer;

 

Ben Ka'b'ı memleketinize dönünceye kadar size başkan tayin ediyo­rum, dedi. Sonra Mekke'ye müteveccihen yola çıktılar. Yolda karşılarına bir çekirge sürüsü çıktı. Ka'b onlara bu çekirgeleri tutup yemelerini söyle­di. Sonra tekrar Hz. Ömer'in yanına geldikleri zaman, bunu da haber ver­diler. Hz. Ömer Ka'b'a;

 

Bu fetvayı neye dayanarak verdin? diye sordu. Yani Hz. Ömer ihramlı oldukları halde çekirge yemelerinin delilini sordu. Ka'b da; -Çünkü o deniz avmdandır, diye cevap verdi. Hz. Ömer'de: -Çekirgenin deniz avından olduğunu ne biliyorsun? diye sordu. Ka'b: -Ey mü'minlerin emîri! Allah'a yemin olsun ki, çekirge senede iki kere aksıran balığın saçtığı bir yaratıktır, diye cevap verdi.[Zürkânî Şerhü'l-Muvatta, III, 91.]

 

Aliyyu'1-Kârî de bu hadis ile ilgili olarak şu açıklamayı yapar: "İlim adamları derki: Bu hadiste Hz. Nebi'in çekirgeyi deniz avı türün­den kabul etmesi, ölüsünün yenmesinin helal kılınması açısından araların­daki benzerlik dolayısıyladır.[Avnu'l-Ma'bûd, V, 307.]